Kayıtsızlık!
Bütün ah'lar alınır
Gerisin geri iade edilir efenim!
Kısasakısaskısa
Bir sihirli lambam vardı,
Ama üç değil bir dilek istedi,
Onu da yerine getiremedi.
Çok sıra varmış!
standartlaştıramadıklarımızdan mısınız?
Üç beş sohbet edebilmek
Sevişmenin ötesinde
Sanki değil mi?
Anlayabilmek
Tahrik olmanın üstünde
Sanki değil mi?
anastasmumsatsana
Koku
Düş oku...
31 Ocak 2010 Pazar
30 Ocak 2010 Cumartesi
Histerik oldum Tatlım!
Balonları serbest bıraktığımız gökyüzünde,
Gördüm kumruları.
Hayır martı değil, kumru.
Gördüm kumruları.
Hayır martı değil, kumru.
26 Ocak 2010 Salı
19 Ocak 2010 Salı
Belki.
ah.
yar/a alır insan hep hayatta.
ders alır.
öğüt verir.
deneyim kazanır.
akıllanmaya çalışır.
akıl verir.
tutunacak dal bulur kendine,
sağlam tutmak için ağacı her gün besler.
acı olan deneyim insanı adam eder.
fütursuzca davranmasını s/özde engeller.
aslında kendini bilmeye başladığı an insanın,
ilk v/edası gerçekleşir.
k/ayıplarını fark eder,
bütüne ulaşmaya çabalar.
ah.
tüketme kendini.
ürkütme.
****
Bugün varsın, yarın yoksun
Kocaman bir çığlık olsun
Benim derdim senin olsun
Bilen bilsin, duyan duysun
Aşk içinde yalan içinde
Tek bir ayna binbir biçimde
Aşk içinde yalan içinde
Hepsi aynı hepsi içinde
Belki varsın, belki yoksun
Bihabersin, belki toksun
Gelecekler yüzlerinde
Cam gibi bir büyük öfke
m. ve ö. - aşk içinde.
yar/a alır insan hep hayatta.
ders alır.
öğüt verir.
deneyim kazanır.
akıllanmaya çalışır.
akıl verir.
tutunacak dal bulur kendine,
sağlam tutmak için ağacı her gün besler.
acı olan deneyim insanı adam eder.
fütursuzca davranmasını s/özde engeller.
aslında kendini bilmeye başladığı an insanın,
ilk v/edası gerçekleşir.
k/ayıplarını fark eder,
bütüne ulaşmaya çabalar.
ah.
tüketme kendini.
ürkütme.
****
Bugün varsın, yarın yoksun
Kocaman bir çığlık olsun
Benim derdim senin olsun
Bilen bilsin, duyan duysun
Aşk içinde yalan içinde
Tek bir ayna binbir biçimde
Aşk içinde yalan içinde
Hepsi aynı hepsi içinde
Belki varsın, belki yoksun
Bihabersin, belki toksun
Gelecekler yüzlerinde
Cam gibi bir büyük öfke
m. ve ö. - aşk içinde.
14 Ocak 2010 Perşembe
what the .uck?
yazasım var işte,
aslında çok umutlu ve mutlu
durmuştum,
suskundum,
içimden gelmiyordu,
sanki söyleyecek bir şeyim yoktu,
ben yine ben
asla değişmeyecek olan ben,
başkasına göre hep değişen ben,
bana göre hep aynı ben.
ve ben,
bencilliğin ötesinde ben
o ben,
o sen,
o biz.
o hepimiz.
belki
sanki.
elbette.
yüz yüze.
ten tene.
evet.
hayır.
kaçmak?!
çözüm!?
sorular!
cevaplar?
aslında çok umutlu ve mutlu
durmuştum,
suskundum,
içimden gelmiyordu,
sanki söyleyecek bir şeyim yoktu,
ben yine ben
asla değişmeyecek olan ben,
başkasına göre hep değişen ben,
bana göre hep aynı ben.
ve ben,
bencilliğin ötesinde ben
o ben,
o sen,
o biz.
o hepimiz.
belki
sanki.
elbette.
yüz yüze.
ten tene.
evet.
hayır.
kaçmak?!
çözüm!?
sorular!
cevaplar?
burda kimse var mı?
kayıtsız sorular
anlamsız cevapları doğrurken,
ben yine kendi başıma düşündüm.
düşüm ya,
bulamadım işte,
bulamadım var olmayanı,
bilemedim benim olmayanı.
belki dersin yine sarhoş
belki dersin yoksa ayyaş,
ama işte sebepli sebepsiz
yine düşündü durdu yine Sophie,
belki dedi kaçış yolu
ama yine tek başına değil
aslında işte.
yüzünü avuşturdu,
gözleri çapaklı,
olsun dedi,
sen böyle ben böyle.
kabullenmek değildi.
Böyle sevmekti.
onu o haliyle sevmekti.
sus dedi.
sus.
daha çok konuşma.
konuşma ki.
bilmesinler seni.
duymasınlar seni.
tanırlarsa eğer, kullanacaklar işte,
kullanıp atacaklar bir köşeye.
yapma.
bunu bana yapma.
çok zaman oldu değil mi görüşmeyeli?
gülerim işte.
hatırlamıyorsun sanki beni.
görsen şimdi,
kim bu der misin?
belki derim ben sadece kocaman bir belki.
sen
sen var ya sen
neyse
sustum
bir biz olamadıktan sonra çok sustum ben
o kadar sessiz kaldım ki
dilim damağım kurudu
herkes dilsiz sandı beni
ama sen
sen var ya sen
geveze oldun
kimse susturamadı seni.
olsun.
varsın olsun.
muhabbet kuşu ol sen,
ben papağan gibi tekrarlıyayım içimden dediklerini.
değer miydi?
değmezdi.
elbette değersizdi.
ama sen
sen var ya sen
neyse
demedim say.
duyma sen.
ben zaten dilsiz,
sen de sağır ol.
bu kez sen sağır ben dilsiz,
böyle oynayalım bu oyunu.
anlamsız cevapları doğrurken,
ben yine kendi başıma düşündüm.
düşüm ya,
bulamadım işte,
bulamadım var olmayanı,
bilemedim benim olmayanı.
belki dersin yine sarhoş
belki dersin yoksa ayyaş,
ama işte sebepli sebepsiz
yine düşündü durdu yine Sophie,
belki dedi kaçış yolu
ama yine tek başına değil
aslında işte.
yüzünü avuşturdu,
gözleri çapaklı,
olsun dedi,
sen böyle ben böyle.
kabullenmek değildi.
Böyle sevmekti.
onu o haliyle sevmekti.
sus dedi.
sus.
daha çok konuşma.
konuşma ki.
bilmesinler seni.
duymasınlar seni.
tanırlarsa eğer, kullanacaklar işte,
kullanıp atacaklar bir köşeye.
yapma.
bunu bana yapma.
çok zaman oldu değil mi görüşmeyeli?
gülerim işte.
hatırlamıyorsun sanki beni.
görsen şimdi,
kim bu der misin?
belki derim ben sadece kocaman bir belki.
sen
sen var ya sen
neyse
sustum
bir biz olamadıktan sonra çok sustum ben
o kadar sessiz kaldım ki
dilim damağım kurudu
herkes dilsiz sandı beni
ama sen
sen var ya sen
geveze oldun
kimse susturamadı seni.
olsun.
varsın olsun.
muhabbet kuşu ol sen,
ben papağan gibi tekrarlıyayım içimden dediklerini.
değer miydi?
değmezdi.
elbette değersizdi.
ama sen
sen var ya sen
neyse
demedim say.
duyma sen.
ben zaten dilsiz,
sen de sağır ol.
bu kez sen sağır ben dilsiz,
böyle oynayalım bu oyunu.
12 Ocak 2010 Salı
slaap!
uyuyamamak.
tesadüf gibi hep aynı saatlerde uyanmak.
midem yanıyor ve kazınıyor.
ama zerre uykum geri gelmiyor.
hiç bir şey yapmadığımdan mı?
uğraşı mı gerek,
zihin yorgunluğu yaratmak için?
kedimin tıngırtılarından bir süre korkmak,
sakinleşmek için yoldan geçen arabaların sesini dinlemek;
arkada annemin uyku sesleri...
daha önce hiç böyle uykusuzluk çektim mi hatırlamıyorum...
uyumayı severim ben çünkü,
tatile bile uyumak için giderim,
imkanım olsa 24 saat bile uyurum derdim.
şimdi neden darıldık ki uykuyla?
tesadüf gibi hep aynı saatlerde uyanmak.
midem yanıyor ve kazınıyor.
ama zerre uykum geri gelmiyor.
hiç bir şey yapmadığımdan mı?
uğraşı mı gerek,
zihin yorgunluğu yaratmak için?
kedimin tıngırtılarından bir süre korkmak,
sakinleşmek için yoldan geçen arabaların sesini dinlemek;
arkada annemin uyku sesleri...
daha önce hiç böyle uykusuzluk çektim mi hatırlamıyorum...
uyumayı severim ben çünkü,
tatile bile uyumak için giderim,
imkanım olsa 24 saat bile uyurum derdim.
şimdi neden darıldık ki uykuyla?
6 Ocak 2010 Çarşamba
Hatırlasana...
Dünyayı sığdırmış evine
Beşe dört metre
Yüz metre küp hava memnun
Dünyası cebindeki kadar
Bir kaç binlik
Bir kaç anahtar emin
Arada sırada ne yapmalı
Kime gitmeli, kimden sormalı diye
Düşünür
Dünyası gezdiği yollar
Evden işe işden eve kısa
Kokladıklarıdır dünyası
Limon kolonyası, levanta...
Hepsi uçucu
Arada sırada ne yapmalı
Kime gitmeli, kimden sormalı diye
Düşünür
Dünyadan okuduğu şeyler
Tv haberleri, gazeteler kupon kupon
Dünyası aldıklarının küçük bir listesi
Üç, beş, altı ucuz
Arada sırada ne yapmalı
Kime gitmeli, kimden sormalı diye
Düşünür
Bülent Ortaçgil - Arada Sırada Düşünür
Beşe dört metre
Yüz metre küp hava memnun
Dünyası cebindeki kadar
Bir kaç binlik
Bir kaç anahtar emin
Arada sırada ne yapmalı
Kime gitmeli, kimden sormalı diye
Düşünür
Dünyası gezdiği yollar
Evden işe işden eve kısa
Kokladıklarıdır dünyası
Limon kolonyası, levanta...
Hepsi uçucu
Arada sırada ne yapmalı
Kime gitmeli, kimden sormalı diye
Düşünür
Dünyadan okuduğu şeyler
Tv haberleri, gazeteler kupon kupon
Dünyası aldıklarının küçük bir listesi
Üç, beş, altı ucuz
Arada sırada ne yapmalı
Kime gitmeli, kimden sormalı diye
Düşünür
Bülent Ortaçgil - Arada Sırada Düşünür
4 Ocak 2010 Pazartesi
Help me, fix me.
Yazılarıma yorumlar gelince ben çok mutlu oluyorum.
Gelişmeme yardımcı oluyor.
Okunduğunu bilmek sevindiriyor.
Yapıcı eleştirilere oleey!
Kırıcı eleştirilere de oleey!
Fix me, help me!
Her neyse işte. Daha dikkatli yazmaya çalışacağım ve siz okurlarıma daha düzenli bir görüntü sağlamaya çalışacağım :)
Aslında dışarda kitabı okuyup, kahvemi yudumlarken, çok fikir vardı aklımda. Ama uçup gitti şimdi.
-Annelies Verbeke, Uyku (Slaap!)- Uykusuzlara önerilir. Yeni okumaya başladığım, yer altı edebiyatından güzel bir seçim. Okuyun efenim.
2 Ocak 2010 Cumartesi
i see you.**
eveeet. en sonunda avatar ı izledim. beğendim. gerçeküstü malzemeleri kullanarak, günümüzü aslında açıklamaya çalışan bir filmdi diyebilirim. insanın doğa ile aslında görünmez ama var olan bağını anlatan, onu yok etmek için içimizde hırsımızı gösteren ve kim olursanız olun bunun aslında kabullenmemiz gereken bir durum olduğunu açıkca göstermeye çalışıyor. tabii, teknolojinin getirisi ve götürülerini de yokluyor. doğaya yakın olmak mı bizi daha medeni yapar yoksa gelişmek adına doğayı unutmak mı? bilim adamlarını mı dinlemek bize doğruyu gösterir yoksa devlet ve askeri kişileri mi? tüm bunları aslında inanılmaz görsel efektlerle aktarıyor izleyiciye avatar. tabii, nasıl görmek ve anlamak isterseniz. ya sadece bir görsel şölen ya da sosyal mesaj içerikli bir film.
**spoiler vermek istemiyorum. filmi izleyenler başlığın "asıl" anlamını anlaycaklardır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)