Yaşam benim olmadığım bir yere akıyor. Taktığım maskeler yüzümü sıkıyor artık. Canım çok acıyor.. Evet, basamaklar.. Çıktıkça bir uçurumun dibine ineceğim duygusu veren. Düşme korkusu.. Onu görmeliydim! Beni bıraktı. Kendimi bıraktım. Kapıyı çaldım. Kaçtım. Gözümün önündekiler.. Işıkla kararıyor. Varış noktası olmayan bir yolda yürüdükçe yürüyor, bekledikçe bekliyorum. Geldikçe uzaklaşıyor. Uzaklaşıyorum. Kaçmalıyım. Peşimdekilerden.. Peşinde olduklarımdan.. Korkuyorum. Buradaki beni bırakıp, başka yerdeki bana kaçmalıyım. Zaman bu kadar işte.. Koştuğum an kadar. "Peşime" düştüğüm an kadar.. Yaşam, şu anın dışında değil. Şu an sonsuzluktan farklı değil. Sozsuzluğun renginde kendimi görüyüorum. Artık "Şu anı" yaşıyorum. "Şu an" yaşıyorum.
*Tamimiyle alıntı, yıllar önce yaklaşık 4 sene önce bir dergide görüp Dadlım'la alıntılamıştık bu yazıyı defterlerimize.
30 Ekim 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
İndiğim tren garında bulduğum bir bilet parçasında yazılıydı ismim. Ben kaçtığımı zannediyordum oysa çoktan terkettiğim yerden,
benden.
şimdiki ve geçmişteki.
Bıraktığım tüm parçalardan kaçarak kurtulduğumu sanarken, nerden bilebilirdim ki boşluk hissi duyacağımı. Beni ben yapanı unutmak ne kadar süre bana izin verebilirdi ki? Hem zaten kaçarken nasıl unutacağımı düşünmüştüm? Şimdiki, geçmişteki bene sahip çıkarsa yarınım ancak mı sağlam olabilirdi? Geçmişsiz bir bugün yarını nasıl oluşturabilirdi?
http://lilith-die.spaces.live.com/blog/cns!2CFF4A5C86D9260D!379.entry#trackback
http://lilith-die.spaces.live.com/blog/
evet, yıllar önceki blog oluşturma çabalarımdan arda kalanlar. eskiden de sophie değil lilith idim. o blog da eski mail adresime ait! tekrar hatırlattığın için teşekükürler!
Yorum Gönder