5 Şubat 2010 Cuma

Yaz Boz

Sophie ya işte, oyunun içinde. Hayatın değil, kurmacanın daha kesin olmayan sonunda. Düşünmekten vazgeçti zaten, sorgulamadan yaşamayı öğrenmişti oysa ki ama işte yine de bir umut dedi belki bu sefer dedi güvenebilirim dedi. Kırılmaktan yorulmayan kalbi, istemeden başkalarını da kırdı. Fark etti ama elinden bir şey gelmiyordu ki. Çirkin bir şey bu: oyunu kurallarına göre oynamak. İnsan istiyorsa, hissediyorsa, içindeyse, tarif edemiyorsa; var olmalı. Her oyunun kuralı olması şart mı sanki, yeniden yazsak oynasak, değiştirsek silsek, karalasak...

Sophie ya işte, oyunun içinde.

Oyunbozan veya mızıkçılara yer yok onun sahnesinde.

1 yorum:

Mert Kiriscioglu dedi ki...

Çünkü, geride bıraktıklarını hiçe sayıyordu, bilmiyordu yaşananların eksik kaldığını. Sahne onundu, kalabalık bir yalnızlızla. Perdeleri aralanırken oyunun, bir hiç uğruna harcadığını hayallerin yansıması olduğunu gördü.

Sustuk, koparcasına alkış ve kıyamet. Nedenini bilmeden onca yaşanmazlığın bıraktığı tesirin gölgesinde, hayasızca renklendi salon.

Herkesin aklında kalan tek bir şey kaldı o sahneden. Kararlılıkla arkadasında durduğu düşlerinin reyhani sözleri kaldı akıllarda.

Sahne bir pencereydi ve sırası gelen ümitsizce bakıp, geçecekti...

Dani